18 Ocak 2009 Pazar

obahçede4yapraklıyoncayoktuvalla

bi gün var;
...

bizim burda bi adam vardı sırtında sepetiyle dolanırdı. korkuturlardı bizi onla işte."velev ki bak sepetli adam gelir sizi çalar götürür yalnız dolaşmayın çok uzaklaşmayın bahçeden" diye. bizde yutardık bunu kuzenle. adam yaşlıydı baya ama topu topu kaç kez gördüm sorsanız 2-3 kez filandır. deli diyolardı ama kimsenin deli dediklerinden akıllı olmadığını ben çok sonra öğrendim. bahçemiz vardı bizim. yan evin oğluyla arada girer bilimum otu yerdik. ki inek olmadık. o benden fazla yiyodu ama. sonra nolmuştur hiç bi fikrim yok. ben tam tersi tembel oldum. belki ona yaramıştır o bizim bahçeden aşırma seansları. babanemlerle altlı üstlü oturuyoduk. daha devlet hastanesi filanda yoktu. amma velakin hiçhatırlamıorum onunyerinde ne vardı. 2 katlı bahçeli bi ev. şimdi oturduğumuz yer ise sade zeytinlikti . bi iki kez apartmanı ziyarete gelmiştik ondan bölük pörçük müteahhit(!)in bizi dolaştırması filan kalmış aklımda. duvarlar bembeyazdı yeni boyanmış fıstık gibi bina. şimdi sapsarı içi filan.
ben o iki katlı evdeyken etrafta ya hiç kız yoktu yada oynamıyoduk onlarla hatırladıklarımda silinip gitmiş heralde. top filan koşturduysakta bilmiorum. apartman hayatına geçince hepsi mahvoldu zaten. sahil vardı sonra dedem elimden tutar götürürdü aklımda en çok kalansa sıra sıra dizilmiş balonlar ve onları vurmaya çalışan büyük abilerdi. şu ünlü dinazorlu park sonradan yapıldı(y.n: bak bundanda hiç emin değilim) ama orda da adam gibi oynamadım. çekingen bi çocuktum kaynaşmakta zorluk çekiyodum zaten. evimizin içinde bi perde vardı. böle bordo renkli. kocaman. belki de ufaktır ama o boyutumla bana dev bi perde gibi geliyodu. sonraları başıma iş açıcak kafama takıp büyütme sendromlarıma da sebebiyet vermiştir. ben o perdeden acaip tırsıodum. kafamda arkasında birinin yaşadığı fikrini oturtmuşum boyuna kabus görüodum. perde gülüo filan. çocuk kafası işte. sonunda bigün görülen rüyayı kontrol etme mantalitesini keşfettiğim zamanlarda çekip açtıp perdeyi gülen kişiyide gördüm. sonraları çoğu kabusumda da figüran rolde olacaktı.
o zamanın yılbaşıları çok güzeldi. hani böyle amerikan filmlerindeki kocaman evlerde kutlanan yılbaşları vardır ya(öle bişey mi var lan?) aynı o havayı seziyodum. eniştem noel baba kılığına filan grmişti. ama hatırlaarımı toplasanız burdan bi iki kare ancak eder. o 2 katlı ev ve bir kaç yazlık hatırası dışında hem yazlıkta hem o evde yaşanan çoğu şeyi silmişim ben. nedenini de bilmiyorum. bahçesi olan bi evde büyümek güzeldi. ama her güzel şey gibi şehirleşmeye yenildi.
apartmanın ilk zamanları hakkında en ufak bi fikrim yok. ne taşınmaya dair bi anı ne komşularla tanışma filan. sanki birden hepsi varolmuş gibi. o 2 katlı evden sonra apartmanda(babanemlerin olduğu zamanlar dışında) belli bi komşuya gidip gelme görmüş değilim. zaten nüfus bakımından da pek hayırsızdı bizim apartman. iki arkadaşım vardı zaten. en çok zamanı onlarla geçiriyodum. o zamanda ortanın ortası bi siyaset güttüğümden bilimum kıskandırma ben haklıyım sne haklısın kimin evine gidelim sen söle gibi olaylarda arada kalan insan olma şahsıma düşmüş ulvi bi görevdi. sonra biri taşındı. biriyle de dandik iki disket oyunu yüzünden kavga ettik. ya da belki bizden habersiz bişeyler olmuştur da o öyle yönlenmiştir.
bizim bi arabamız vardı anadol. kuzenlerle tepeleme dolarık arkasına çok eğlenceli olurdu. arkada ki arabaları seyrederdik. bi de nerden estiyse yapıştırımş bizimkiler arabanın tepesinde bi sticker dünyaya dolanmış 'safinaz' kılıklı bi kadın üstünde de boşverli bi türkünün sözleri. bende boşverdim onları okuya okuya. yada kendimi kandırdım.
bugünden baksam o zamana o iki katlı evin yerinde kat kat bi bina var yine. üstte babanemler oturuyo ama hala. ne hikmetse bizim evin yanında ki ev uzun zaman dayandı. tabi bahçeden aşırdığımız ilk hırsızlık(ki ciddi ciddi çaktırmadan girioduk bahçeye nedense sanki bizi görseler kovalıycaklar gibi) deneymini yaşadığım arkadaşım çoktan gitmişti. bizim zeytinlikler beton doldu. sırayla her tarafa siteler yaptılar. dedemle ben ilkokul 1-2deyken ders çalışmaya giderdik e-5 i izleyen tepeye. karşı tarafta çingene çadırları olurdu hep hatırlıyorum. ayrım anayoldan başlar ya zaten. o tepenin de artık tepeliği kalmadı site site site başkada bişey yok.
o sepetli amcayı keşke görebilsem bi daha. kimi kimsesi de yokmuş çok sonraları sormuştum kimdi neydi diye.
gelip kaçırsa gerçekten keşke. beni boğulmaktan kurtaran eniştem hayatta olsa. ilkokulda çıkıp gittimiz avcılar yerinde dursa. ben gözde beni oyuna çağardığında yine başımı eğip utangaç rolüme bürünsem. o da haliyle anlamayıp ne salak çocuksun sen diyip çekip gitse. dedem eskisi gibi olabilse yine dimdik tepeye benden hızlı çıkabilse ki bi tepemiz olsa çimlerden uzansak. yeni alınmış bi oyunu görmeye gelse arkadaşlarım kimsede yokmuş diye şaşırabilseler yine. sinemada efekt gördüğü zaman ağızları bi karış insanlar var olsa...
benim hiç keşkem olmadı diyenler keşke diyebilse..
ne biliyim işte..


valla bencede ben hiç bişey hatıralmıyomuşum adam gibi okuyunca farkettim

Hiç yorum yok: