19 Kasım 2016 Cumartesi

48


eski bir fotoğrafına denk geldim bugün
günler monoton şekilde birbirini kovalarken
farkettim ki ben seni kendime anlatırken
yüz hatlarını dahi anımsayamıyormuşum
öyle zaman geçmiş ki..
gözlerini devirmiş bakıyorsun öylece oturduğumuz masaya
kim bilir günlerden hangisi
sana geleceğime dair ümitlerle doldurduğum benliğime ait
o masalar bile aynı değil artık
biliyorum ya
yine de fotoğrafında gözlerin dönüp bana bakacakmış gibi
yine dudaklarından bir martı havalansa da ben yaşadığıma inansam gibi
karşılığını kaybedene kadar sözlerimi dinlediğin günlere dönsem yine
sesinin mahrumiyetine takılı kalmışken günlerim
gece yarısı şiirleri.. seni beklerken geçen sessiz karanlıklar
yüzünü unutmamaya and içmiş ellerim
gözlerin yine gülecekmiş gibi içten içe kirpiklerin el verse
gülecekmişsin gibi
dönüp geleceğimi bile bile
 uğurladığın zamanlar gibi beni sensizliğe

20 Şubat 2014 Perşembe

çy

uykulu görünüyordu, uykuluğunun içinde
kedi mayışması dedi, peki dedim 
çay yapıyım istersen? açar hem uykunu 
midem yanıyor dedi evde de mide hapı kalmamış fazla
eczaneye gitsem? yok dedi sen otur ben kalkarım elbet
zaten yapılacak işlerim var. 
ne işi ya güzelim havada dedim
yağmur yağcak bak gör bacaklarım tuttu yine dedi
otuzuna gelmeden doksanını yaşıyosun kafanda dedim
o kadar olur mu hakkaten ya ? dedi
ne olur mu dedim 
doksanını görür müyüz acaba dedi.. 
ocaktan fokurdama sesleri geldi ki bi an donu verdik öyle
ben şu çaya bakiyim bi dedim 
çayı ne zaman koydun ki ? dedi
çayı ne zaman koydum dedim kendi kendime
uykuluğun içinde uykumu bölüyordum

6 Şubat 2014 Perşembe

..

gece söylentilerine karışıyor durgunluğun, soluk alış-verişlerin sokak çocuklarının zulasında ayrı bir girdap, nasıl korkuyorum biliyorsun yalnızlığından, bilmesen bile söylenmiş sözlere inat dursun öyle bir köşede, cesur olmaya sebep haber bültenleri, ağzının kenarı kanamıştır belki biraz, belki çatlamış dudağın kuytu köşelerinde odanın. yeniden doğrulana kadar; bu insafsız, kör, gözü dönmüş insanlara rağmen yere basan ayakların, elinden tutmaya yeminli şarkılar. öyle yasak ve ulaşılmaz, genel kimselerin anlamlandıramadığı zamanlardan sözlerini.

25 Eylül 2013 Çarşamba

kış

bazen tanıdık bir rüzgar gelir dokunur
yanağının hassas kenarına
sanırsın ki busesidir ilkbahar gecelerinin
aldanır tüm benliğin
yeşillerin tomurcuğuna
ürperir bedenin
evin buğulu penceresinden bakarken
anlarsın kış yakındır
uyku zamanı gelmiş hayatın
bir tebessüm geçer gider dudağın kenarından
canlanır geceyarısı fikirleri
birbirine değmeyen kar taneleri gibi
birbirine dokunabilmek için can atacağın günlere dair..

20 Nisan 2013 Cumartesi

'bir evimiz olsun,
 yalnızlığı süpürelim odalarından'

24 Mart 2013 Pazar


gece yarısı. şarkılarımızla örtüyoruz birbirimizi, hani diyorum; güneş doğmasa, saati gelmese de kapımızı vurmasalar, alacaklı gibi. zamansız olsak; şarkılarımızı örten tavanımız altında.. hani diyorum; uyusam saatlerce, üç dört gün belki, belki senelerce; ufak ellerin olsa da bir daha uyandırmasalar..


hakkı yoklar sokağının köşe başını tutmuşuz,
güya mahallenin ağır abileriyiz de sesimiz gür çıkacak,
her sabah başka rehberden siliniyoruz, 
manidar laflar katılıyor lugatımıza her akşam;
toplasak tüm sakinlerini sokağın üçyüz sayfa roman olacak,
öyle de azız ya, az bulunan güzeldir.