23 Şubat 2008 Cumartesi

şay

mısralardan yüzünü çiziyorum
sessiz sakin alışılmadık
gözlerin bir gecenin
bulutları ardından bakar gibi
yağmurların yağdıkça
kendimi sessizliğinden topluyorum
acım kıvrak bedeninin dilinde
hapsolurken ben
tüm gün köşende bekliyorum seni
dönüp bakarsa eğer gözlerin
yeniden adlandırabilmek için beni
titreyen ellerimle
sıcak tatlı bir su gibi sen
yitip giderken
tutmaya çalışıyorum zamanı
hapsolmamak için gözlerine
ölüm ya da yaşam arası bir yerde
bana dönmeni bekliyorum sadece
yıkanmak için bulutların yağmurunda
ve o uzak trabzanlar
aramızda demir perdeler oluştururken
yitip giderken sen
dilim kilit vuruyor kendi elleriyle
konuşamayan hislerime
sözlerim bir girdap gibi
kendi etrafında dönüp duruyor ve sen
benim için o ihtişamlı geminde
girdabımın etrafında dönsede
sakin sular var önünde
ama ben
karanlık derinliğimle
başa çıkamam dinginliğine..

17 Şubat 2008 Pazar

nnnera

yaratıcılığımda öldü senle beraber
niçe öldürdüyse eğer tanrımızı
sen beni öldürdün yazılarında bile bırakmayarak

9 Şubat 2008 Cumartesi

kar

karların arasından
ıslak ayak izleri topluyorum
değiş tokuş edemeyeceğim kimseyle
çömelip silersen eğer kendinden arta kalanları
çantamda sesinden başka birşey kalmayacak





kalmadı..

ihtimal

ihtimalleri biriktirdim
sokaklardan geçerken
ya da sırf dinlenmek için bir banka oturduğunda
gökyüzü kaldırımlar gibi insanlarla kapalı olduğunda
bir merdivenin basamaklarını çıkarken
üşürken ya da bir yokuştan inerken
ihtimallerini biriktirdim
kapılıp giderken sen
gecenin karanlığına aynı yoldan iki kere geçmeyeceğini belkide bilerek
bıraktım hepsini
umudumla
kararsınlar diye karanlığıma

htr

eğer bir kentin demir parmaklıklarının ardından geçiyorsan
her parmaklık için teninden bir parça bırakmalısın
..
''eğer bırakırsan seni unutur
bırakmassan hatırlar''

ta ki sen oluncaya kadar dokunmalı parmaklıklarına
ta ki senden geriye birşey kalmayıncaya kadar..

2 Şubat 2008 Cumartesi

ölm

çocukluk anıları arasında en fazla yer bulanıydı belkide. bir okul akşamı ara sokaklarda sıkışıp kalmış bir hediyeydin aslında. fazlası olmayan. adını ben koydum yaşantını. özgürlüğünü. sadakatini ben izledim. kapalı kafesinde bilinçsizce hareket ederdin. sesler yankılandıkça seslere karşılık verirdin. eğer bir kapı kildinden kurtulupta açıldığında içinde senin sesin yoksa anlamak zor olurdu neden sessizce beklediğini. kanatlanıp gitmek sana vermediğim tek hediye. sıkışıp kaldın 4 taraflı hapishanende. ta ki geçip gidene kadar. şimdi sessiz otururken odamda yalnızlığını düşünüyorum boylu boyunca. geçip gitmek zordurda sessiz sakin yatarken sen orda nefes alıp vermek her bir saninyenin ömrümden geçip gittiğini bilirken bencil zevklerine düşmek senin karanlıkta olduğunu bilmek ve bilmek kim açarsa açsın artık kapımı hiç bir ses karşılamayacak gideni ya da kalanı.

h.go