10 Eylül 2010 Cuma

bulut

uygun adım uçarak bir sahil kasabasına yönleniyorum
ayaklarım altında denizin göz alabildiğine uzanan masmavi rengi
çıplak yamaçları az ağaçlık kuru tepeleri gördükçe
gökyüzünün bulutlarla çizilmiş masum yüzüne kayıyor gözlerim
ansızın kalbimde bir ateş
daha sakin, daha mağrur veya daha ürkek olmak için kimbilir
arınmayı bekliyorum sadece
ayaklarım deniz suyunda sendeliyor
bir.. iki.. üç..
çekirgenin sıçrayışından denize düşüyüorum
kalbim soğuğundan tenhalığa düşüyor
gözlerimi açıyorum
pencereden yüzüme
bir bulutun yansıması vuruyor

5 Eylül 2010 Pazar

yok.

sensizliği rüyamda gördüm
yalnızdım
pencerelerim ve parmaklıkları
dışardan gelen; oyun oynamaya yer bulamayan
çocuk sesleri
bir simitçinin sabah şarkısı
yol kenarında
çöplerden yiyecek arayan kedilerin kavgası
seslerin karmaşıklığında
sen yoktun
insan, olur ya ara sıra
hükmedebilir rüyalarına
benim yüzüme güneşin vurmasıyla sona erecek krallığımda
sen yoktun
hiç olmamış gibi
dışardan gelen yağmurun sesi
açık pencereden çiseleyen yağmur
uyandırırken beni
uyandım..
sen zaten yoktun..
hiç olmamış gibi..