4 Aralık 2010 Cumartesi

ve midem vuku bulurken
derinlerden gelen çığlının
ağırlığına
ben ağrını taşıyorum karnımda
dönemi dokuz aydan bile fazla süren
bu kadar'sızlamazdı hiç bir adım'
her ay çektiğim anılarının doğuşuna
"içtiğim sigaralar aklıma geliyor.."
desem, kül tablalarını toplasak bir paket etmez
sen bana gözlerin gördüğü büyük dünyanın
ufacık bir karesinden hayır dedin
benim hayırlarım barajı çoktan geçmişti
önüne çıkan herşeyi yerle bir etti

17 Kasım 2010 Çarşamba

açacak

sana açılırsam eğer
yer yerinden oynayacak,
taş taş üstünde kalmayacaktı.
çatısının altında yaşayabileceğimiz bir ev bile olmayacağından
vazgeçtim sana açılmaya çalışmaktan
aradan zaman geçmeden huy edindim bunu kendime
açılmadım kimseye
açılsaydım eğer
hayatınız mahvolacaktı
ben kendimden çok başkalarını düşünürüm çünkü
erken yaşlardan yalan edindim bunu kendime
edinmelerim sürüp gitti
açılacak sözcükleri başkaları seçti

3 Kasım 2010 Çarşamba

korktuğum geceler oldu
sonuçlarına katlandığın insanların
seni yeniden kazanacaklarından dolayı
sözcüklerin büyüsü olmadığını farkedeli uzun zaman olmuştu
diyeceklerimin seni döndüreceği yalanı
üç perdelik oyundu
giriş, gelişme, sonuç
başlangıç cümlelerimse benim
kompozisyon terk
zararlığından yasaklı

22 Ekim 2010 Cuma

bam bam bam!
tek sıra halinde geçiyor tabutlar gözümün önünden
tabut kıyısında güneşlenen bir kaç sahil kaçkını
gökyüzü yağmurlu bugün; yağmur yere düşmekten bıkkın
insanlar kaçışırken ıslaklığından
kaçkınlar kumdan kaleler yapıyorlar çömelmiş yere
kalelerden tabutlar çıkıyor
tabutlar kırmızı kurdelalı
bağlarını çözersem benim olur mu hayalleri
dans eder miydik kumların yağmuru altında
ve çökerken kalelerimiz tanımazlıktan geldiğimiz tanrının
gözyaşlarından
sana söylemek istediklerim var
ama yalnız kalmalıyız
kaleler yıkılırken bir su tabancısı tarafından
sana söyleyeceklerim var
bam bam bam!

10 Eylül 2010 Cuma

bulut

uygun adım uçarak bir sahil kasabasına yönleniyorum
ayaklarım altında denizin göz alabildiğine uzanan masmavi rengi
çıplak yamaçları az ağaçlık kuru tepeleri gördükçe
gökyüzünün bulutlarla çizilmiş masum yüzüne kayıyor gözlerim
ansızın kalbimde bir ateş
daha sakin, daha mağrur veya daha ürkek olmak için kimbilir
arınmayı bekliyorum sadece
ayaklarım deniz suyunda sendeliyor
bir.. iki.. üç..
çekirgenin sıçrayışından denize düşüyüorum
kalbim soğuğundan tenhalığa düşüyor
gözlerimi açıyorum
pencereden yüzüme
bir bulutun yansıması vuruyor

5 Eylül 2010 Pazar

yok.

sensizliği rüyamda gördüm
yalnızdım
pencerelerim ve parmaklıkları
dışardan gelen; oyun oynamaya yer bulamayan
çocuk sesleri
bir simitçinin sabah şarkısı
yol kenarında
çöplerden yiyecek arayan kedilerin kavgası
seslerin karmaşıklığında
sen yoktun
insan, olur ya ara sıra
hükmedebilir rüyalarına
benim yüzüme güneşin vurmasıyla sona erecek krallığımda
sen yoktun
hiç olmamış gibi
dışardan gelen yağmurun sesi
açık pencereden çiseleyen yağmur
uyandırırken beni
uyandım..
sen zaten yoktun..
hiç olmamış gibi..

29 Ağustos 2010 Pazar

beşbuçuk kez öldüm ben
insafsızca, zalimce dediklerini harfiyen uyguladım diye;
benim olmayan kurallarına inandım diye..

kedi derler dokuz canlı
geriye bu durumda üçbuçuğu kaldı
korkma uğramaz yanına korkumun sayısı
ellerim kenetli karşında kaldıramam başımı
kılıcın keskin, kanlı kabzası
tüm canımı alsada bu laf salatası
kararırken gözlerim
sahte inançlılarına inat
üzgünüm..
söyleyemeyeceğim bana dayattığın o şarkıyı..

12 Ağustos 2010 Perşembe

terch

kendimi plastik kaplarınla sınırlamayacağım..
sorun mutlak hakimiyetiniz değil zaten
doğru bildikleriniz ellerinizi kelepçeleyen
bırakırsan beni "umrumda mı" diye soramam sana
sense umursamazlığınla dünyayı kurtarmaya çalışıyorsun bir de.
uyanman için haplar hazırladım sana
biri sağında diğeri solunda
hangisini tercih edeceksin ?
yoksa tercihlerinin bile esiri misin?

26 Temmuz 2010 Pazartesi

syg

yirmiden sonra geçen zamanın kahramanıyım..
yüzümden geçen ufak çizgilerin yol arkadaşı
şimdilik farkında değilim seslerinin
yüzüm güneşe dönük ay'ı bekliyorum
sıcaklık soğuğa çalarken
toprak parçalanıyor..
elbet tanışacağız sizinle
ben duygularımı aktarırken yüzümde
siz bana oyunlar oynayacaksınız
geçmişten şimdiye..

4 Temmuz 2010 Pazar

dünya.. korkunç canavarlar paralelinde raks ediyor.
dışardan izleyen oyuncalar da değiliz bu korkunç gösteriyi. haksızlıklara karşı varolamamış bir tanrının büyülü masalında sonunda eşit paylaşımlara kavuşacağımızı kötülük edenin uzaklarda bir yerde cezalandıralacağını sanan çocuklarız sadece. ne de olsa hayalgücüyle mutlu olabiliriz; mutluluğun yoluysa katiyen korkulardan geçer. korkuları aramak için hayali simgelere kapılmaya gerek yok. dakikalık gülüşler sisteminde yaşıyoruz ne de olsa. yarın sana mutlu sözler söyleyebileceğim bile şüpheliyken korku niye?
(monolog)
artık seçimimiz aşağılamaktan yana. büyük küfürler tahtında kibrimizin erdemiyle etrafımızdaki insanlara bakıyoruz. bakmak dersem görmek değil bu. kimin daha yüksekte olduğunu onlara gösterebilmek. değerin, aşağılığın oranında yüksek seyredecek, ardından konuşanlar sana gıpta edecek, toplu cinnetliklerin arasında göze batacaksın.. bir sabah uyandığında senin değerlerinin de dibe vurduğunu görmen umuduyla..

..ya dün

9 Haziran 2010 Çarşamba

iki savaş arasında kalmış bedenleriz
biraz ötemdesin sadece
canlılığını yitirmiş parmakların
üstümüzden geçmiş
kıskançlıkların bin atlısı..
bu sabahın düşleri vardı az önce daha
başını alıpta dik durmak
uçurumun kenarında.
hesaba katılmamışlar
toplamımızı bozdular.
silahını bile al demiştin yanına
benim silahım sendin

18 Mayıs 2010 Salı

varlığım
tren vagonlarının en geri sırasında en arka koltukta uyuya kaldı
son düzlüğüne girdiğimizde yabancılaşmanın
kendini rayların üzerine attı

29 Mart 2010 Pazartesi

üç..iki..bir..

son günlerde eve kapandım
bir buruk gülümsemeler oyunu sergiliyorum
adı "yalnızlığım"
klişe adlar bulmak konusunda üstüme yoktur
bilirsin
bilmediğin seyircisi olmasa da oyunumun
hayalimde her harfine bir insan sığdırıyorum yalnızlığın
z'si sensin mesela
bazen y bazen n
ve bazen nedensizce bırakıyorum oynamayı
her seyircimin yüzü aynı
kırık olsa belki daha rahat hissedeceğim aynamın karşısında
kendimle olan diyaloglarım gibi..
yüzünden ben yansıyorum bir süre sonra
kendi içime bakmaya halim yok
duvarıma astığım yapbozlarım çoktan bozuldu
parçaları oturmuyor bile yerine
elinden geldiğince büyüdü hepsi
sonra bu kişisel hezeyanlarım komedisi ortasında
seyirciler sahneyi bitiriyor aniden
sahneden yansıman
omzumda ki elin
boğazımı tıkayan dilim
senaryomun son rötuşları
kapadığın gözlerini izlediğim gibi
kapatacağım gözlerimi

27 Şubat 2010 Cumartesi

uyan

geçen gece soğuktu biraz
tüm nahoş anılar beynimi yerken
ben uykunun en tatlı kısmında
kendimi yalanlarına inandırmıştım.
çabalamak erdemi
güneşin en kızıl yalnızlığı ardına gizlenmiş
gözlerini kuytulara çekmiş
usulca izleyen
hareketlense dağları devirecek bir hayvan gibiydi
anlamsız anılar süzülmeye devam ettiği
perde de
perde ki sen onları çoktan karanlık boyalarınla
boyamıştın
gözlerim görmesin ama sesini duyabileyim diye
işkencelerin en küçüğüydü bu senin için
bense kasvetli odamda sakat kaldığıma inandım
aydınlık gelmeyecek gibiydi
kızıla boyalı odamda..
sözlerin, umutlarım hepsi toplanmıştı
duvarımda; boyalarında ki ufak çatlaklarda
umutsuzluğu umudum ettiğim bir sabahın sonunda
umulmadık bir şey oldu..
senin etkinden bile daha çok acıdı canım
ve ben senden
uyandım..

16 Şubat 2010 Salı

k.

tanışmadığım bir güneş var
kimileri sıcaklığında ellerini yıkıyorlar
doğum sancısı çeker gibi bulutlar üzerimde
yağmaktan korkuyorlar
sana da olur mu bazen
yatağında yatarken düşlerin karıncalanır..
kapım açık hayaletlerim girsin diye
örtünün altı korkanlar içindir
yerinden kıpırdayamayan vücudum gövde gösterisi
kime neye karşı olduğunu bilemeden
isyan ediyorlar bedenime
gözlerini arıyorum aralarında
yoksun..

var olsaydın
varlığından korkardım..

13 Ocak 2010 Çarşamba

kd

yer yarılıyor yağmur damlaları ile,
sen yoksun..
kadıköyün sureti vuruyor camdan yüzüme
yüz hatlarımda yaşlılığı hissediyorum.
insanlar tanışıyorlar
kesişiyor yolları bir kadıköy durağında
benimse gözlerim yansıyor yolculuğu ayıran camlarda
gözlerim, yalnız..
alt geçitlerin karanlığı huzur vermiyor artık
ne de boş sokaklar; kalabalık olsunlar diye bağırıyorum
çünkü sen yoksun..
bir başka hayatla
bir başka yolculuğa yol alıyorsun..

10 Ocak 2010 Pazar

sana kırılmadım ben
kırgınlıklarım iki heceden ibaret
içinden harfler seçsende bulamazsın kendini
sadece
bir sonraki geceye geç kalacaktım
rasgele harfler seçtim aceleile
rastgelsin diye
kendini bulma çabaların

y

yalnızlığım
cebinde ki bozuk paralar
harcadığın her yolculuğun sırasında
yalnızlığım
kitap rafında
sayfaları sararmış okumadığın, okumayacağın kitabın
yalnızlığım
fark edilebilir değil sana
çantanda başka yalnızlıklar
dolaşıyorsun
geçtiğim,
sonra dönüp geri bakamadığım
sokaklarda