13 Aralık 2012 Perşembe


1 Aralık 2012 Cumartesi

çiğ yalnızlık geçiyor
kuru boğazından
ülser.. diyor bilenler
uyutmaz geceleri

18 Ekim 2012 Perşembe

uykufelci



korku filmi oynuyor penceremde 
saçların kızıl, ay siyah
beyaz-gri geçiyor bulutlar tek sıra
sen, ben eksik.. onlar çok fazla

15 Ekim 2012 Pazartesi

yalnızlık korkun

bir bardak altlığında yanıyor bir yanım
gecelerim soda düşleri ve sen,
bir küçük sigara dumanında
karanlıkta okunmuş şiirlere karışıyoruz,
uykusuzluğa daha alışmamış zihnim
sıcaklığıyla buluşuyor gece kahvelerinin
bir bardak altlığında üşüyor bir yanım
sonrası yeminler, sözler, anlatılagelenler
sonrası kabulleniş
sorgulamadan gece yarılarını
dolu yatağını, düşlerini, gülüşlerini
sonrası suskunluk
ve hayallerini, kulaklarımı tıkasamda
kelimelerini; sırtıma saplanan...

25 Eylül 2012 Salı

kına

nedensiz dinletiğin şarkının ismi gibi
beyaz bir kedi de içim cız etti bugün
gökyüzü açıktı
sen bana söylemiyordun o şarkıyı artık;
yazdıklarım sağdan okunuyordu gözünde..

1 Eylül 2012 Cumartesi

kazan


her kararımıza yalancı sesler şahitlik edecekti
önceleri alışırız sandık bu kasırgaya
şiddetlendikçe savrulacağımızı bilerek
sen kuru çınara tutundun
ben rüzgarla yüzen yaprakları kovalıyordum
sana tutunamamak oyunuyla 
sarsılıyordu benliğim
yalancı şahitliklere gülüyordu kuru gerçekler
ve sen kuru gerçeklere kapıldıkça 
ben hayallerimle sürükleniyordum
cadı kazanı gibiydi kararlarımız
sen, ben içinde
birbirimizin olamamak üzere, birbirimize karışıyorduk

26 Ağustos 2012 Pazar

bazen sesleniyorum sana
kediler uyanmışken sokaklarda
mahallelerden yankı buluyor sesim
bir kahvaltılık çayın demine karışıyor
boş bardaklarında sabah vakti meyhanelerin
toplamaya çalışıyorum bir önceki gecenin sarhoşluğunu
duvarlar üzerimi örtüyor üşümemem için sabahları
bir kız çocuğu beliriyor kapalı kapılarımın önünde
sesi kırık, yüzü buzlu camdan yansıyor yüzüme
seslenişlerime karşılık veriyor senden farklı
kediler uyuyor, çay bardakları boşalıyor
meyhaneler geceye demleniyor
bir yıldız kayıyor gökyüzünden
sensin biliyorum ki yalnız kalıyorum karanlıkta
kız çocuğu konuşuyor, 
ben senin sıcaklığında uyuyorum, uyanmamak üzere
gece üşütüyor..

13 Ağustos 2012 Pazartesi

yapacak bir sey

uygun adim terk ediyorsun beni
seklen ic tuzugune uygun
bense dusunuyorum
biraktigin postallar kac safak daha
acitacak canimi
engel olacak yurumeme..

9 Ağustos 2012 Perşembe

sen en guzeliydin gecenin
ve bilmezdin
uykunun en guzel yerinde
bana donunce gozlerin
isigin dolardi odamiza
ay bile kiskanirdi parlakligini
dikkat cekebilmek icin
bize rastlantilar yollardi
ve ben yildizlarinin merkezinde
hayrandim sana
nafile siirler arardim
guzelligini anlatacak...

29 Temmuz 2012 Pazar

düş

sana bıraktığım defterden dökülse sözcüklerim
bir gece yarısı evinde yalnız otururken
televizyonun ışığından yansısa duvarına
korksan yersiz
korkularımız gibi açıkta kalsan
sonra gitmek zorunda olduğu yollara katlandığımız hayat çıka gelse
öylesi daha az kaos diye yaptığımız seçimler
sonra yakalasa bizi yakamızdan
silkinsek bir ilkbahar güneşi altında sen kitap okurken çimlerde
giderken sırtını neden döndün bana desen yine
yine ben sana düşsem
ki sen bir kuyu
benim soluğum kesilse gecenin bir yarısı
pencereden sen baksan
ben sokağında;

bir ip, tırmanmaya çalışan tırnaklarım, sıcaklığım, gözyaşlarım, gülümsemelerim, gözlerin, ellerin ve bir kuruntu dolusu çantan, ürkek aramalarım, cevapsız sorularım, gitmelerim, gitmelerin, ve kesik sularında boğulsam..

ki bir araba bulsa beni plakası olmayan
ki bir sen bulsan beni ismi olmayan
ki ben yine de
günleri beklesem, saatleri ayarlasam sana göre,
televizyon kapansa sonra
sözcükler bir oyun oynasa
gözlerimi açsam
gözlerin olsa

10 Temmuz 2012 Salı

“şarkılar var; kısmi saatlerinde yalnızlığımızın, seni bana bırakan..”

14 Haziran 2012 Perşembe


ve sonra sabah oluyor
ve sonra yine nefes alamıyorsun
ve sonra zorunlulukların sesleniyor uzaktan
bir başka günün maskesiyle daha gece oluyor
gece canını yakıyor
ve sonra sabah oluyor
ve yine yalnızsın
nefes alamıyorsun sonra

6 Mayıs 2012 Pazar


binlerce insan, öylece önümüzden geçerken
söylediklerinle kilitli dudaklarım
olasılıksızlığımızla örülü duvarlarım
unutmak daha kolaydı kendi ismimi
görmemeye çalışmaktan olan biteni
bir özeti yoktu yaşadıklarımızın
ben bir sayfasında kayboldum
sen ayracımdın
ben senden yırtıldım,
yok oldum

16 Mart 2012 Cuma

neu


soğuk kalabalığın sokaklarından seni takip ediyorum yine
elinde kağıt ve kalem insanlara ulaşmaya çalışıyorsun
gözlerin yeşil, kıyafetlerin, düşüncelerin
bir kaybediş sarıyor bedenimi..

-'o gece ben.. orda yoktum.. olduğumu sandın.. hepsi bu..'

sorularıma, cevapsızlığım yanıt veriyor
bir başkasını düşünürken
ulaşamamalarım sana
çamura batmış ayaklarım
yağmura karışıyor
yürüyüşümü engelleyen
kaldırımların arasında
boşlukları seçebilmeyi umuyorum
tek yakınlaştıracak beni onlar, sana
insanlar yanıt veriyor çaresizliğime
belki de korkarak bırakıyorlar beni boşluklara
omuzlarım acıyor çarptığım duvarlardan
ve sorsalar bana senin aydınlığında
bir yalnızlık karakolunda
yemin edebilirdim
işkence gördüğüme gözlerinin altında..
...
soğuk bir kapının aralığından seni görüyorum yine
tam karşında, yere kapaklanmak isteyen dizlerimle
ellerim konuşuyor ıslaklığından titrerken
bir adım sonra.. bir adım daha
gözlerine bakıyorum seçebildiler mi diye
ben böyle erimişken kalabalığının arasında
yanımdan geçip gidiyorsun
kim bilir hangi köşebaşının
hangi karanlık aralığına..
..


3 Mart 2012 Cumartesi

aldanma

neden düştüm böyle
yağmurlu bir istanbul'un akşamı
bulutların arkasını görebiliyordum
parlayan yıldızları
samanyolu ağlıyordu
boşalmıştı gözleri evrenin
üzerime çiseliyordu
sen, seni ısıtacak birilerini arıyordun hala
ben sönen bir yıldızla üşüyordum

27 Şubat 2012 Pazartesi

tamamen kapayacaksan bu kitabın kapağını
sayfalarında kaybolduğun saatleri hatırla ara sıra 
bir ayracın olmadığından ortasından kıvırdığın sayfaları
sen okudukça sararan dudaklarını 
öylece kirli karışmışken diğer kitapların arasına rafında
ve bazı geceler başın düşerken uykuya
rüyalarını hatırla bir saygı duruşu olsun unutulmasına
okumama şansın olmasına rağmen
okunmama ayrıcalığı olmamasına
düşlerine adayabilmişken kendini
öylece durmasını 
üre, fısıltılar, toz ve duman
ve kir ve yeni insanlarının işkencesiyle 
uçurumun kenarında

8 Şubat 2012 Çarşamba

bir kadın sevdim,
şiirleriyle yoğrulmuş.
yaşıyordu kadın o uzak sokaklarda.
bense kıskanmaktaydım uzak mesafe otobüslerini..

1 Şubat 2012 Çarşamba

deniz

dudaklarından akıp gidiyor umutlarım
düş kırıklıklarının nehrine ulaşıyor
bense hala ayaklarına bakıyorum
böylesine çıplakken karşımda
üşür müsün diye akıntıda

24 Ocak 2012 Salı

bir kırmızı gezegen olurdu birbirimizle yalnızlığımız
sokakları, insanları,
çöp tenekesinde ki kedileri sürüklerdi peşinden
atmosferimize karışmış yerçekimi

18 Ocak 2012 Çarşamba

çocukluk anılarınız doğruldu yerinden. elinde tebeşirler vardı. o yeşile çalan kara tahtaya ufacık gönlünden gördüğü doğruları yazmıştı. oyun oynuyordu anılarınız o daracık sıralarda. sorumluluk sevdalıları koluna takarlardı bantları. sonra o bantlardan kurtulabilmek adına yaşarken ölü verdiler aniden. sisteme en yararlılar onlardı. ses çıkaran tahtaya yazılırdı. ama sizden farkları, tebeşiri çıplak elle tutabilmeleriydi yine de. sonra yaramazlık yapanlar vardı ve herşeyden uzak, ıssız bir köşeye çekilmişler. çocukluk anılarınız plastik tabancalardı. kalabalıkta herkes sizi kabullenmişken bağırmak kolaydı boşluklara.. varlıktan haberiniz yoktu; velev ki armağan etmişsiniz o bağıran ağızları dinleyen kulaklara. elinde tabancaları olanları büyüttünüz sonra plastik mermiler anılarınızda gitgide sertleşti. tv’de dövülenlere dövülmeyi hak gören yargılarla büyümüştünüz hayatta. sorgulamak olmazdı. çoğunluk haklıydı. sizde çoğunluktunuz zaten. kaybetmeye tahammülünüz yoktu oyunlarda. halbü ki kaybedebilmek öğretirdi insana. çocukluk anılarınız doğruldu yerinden, belli bir başlangıcı yoktu bu kirlenmişliğinizin suçlamak gerekse binlerce insan vardı belki de sırada. doğruldu yerinden belinde bir silah, sırtını sıvazlayan eldivenli elleriniz silahı doğrulttu bir ocak günü karanlığa. silah patladı, çocuk büyüdü, gazete örtülüydü, çocukluk anılarınız işkencede öldü.

12 Ocak 2012 Perşembe


bugün ilk kez tanışmış gibiyim seninle
gözüm seğiriyor
hep seğirdiği gibi konuştuğumda kendimle
kelimeler yabancılık çekmiyor senin uzak ülkende
çeşit çeşit hikayelerinden ejderhalı masalları seçiyorum
sonunda prensesleri kurtardığım
beyaz atım yok belki lakin kalkanım güçlüdür
gelse de yalnızlığının alevleri dünyanın çekirdeğinden
koruyabilirim seni sevgimle
bugün ilk kez tanışmış gibisin benimle
göğsün inip kalkıyor
gardım düşünce senin ürkekliğinde
yanarak düşüyorum ayakların dibine
göğsüm seğriyor

4 Ocak 2012 Çarşamba

kutup

birbirine zıt kutuplar gibiyiz
birimizde hayat var;
diğeri canlılığını kaybediyor sessizce
altı ay yalnızız birbirimizle
altı ay karanlık
buzdağlarımızın dibinde gemiler yatıyor
görünen kısmı bu
arkası soğuk ve kurak
gündüzleri eriyor parçalarımız
küresel bir yangının köşesinde
hala soğuk kanlılığımıza övgüler düzerek
eriyor uzaklığımız