yeni bir gün
aydınlık bir karanlık
önümüzde dizili insanlar
çocuk yüzlerinde mutluluklar
aradan birini seçiyorum
paylaşmak
paylaşmayı senle
ve tüm dünyayı
tüm insanlarla
20 Mayıs 2008 Salı
hky
gözlerin üzgündü
o ıslak kaldırımlara yansıdığı gibi
gözyaşlarını sakladı yağmur
seni alırken benden
bilseydin..
ben..
ben senden daha çok kırılmış
daha yaralı, incinmiş
ürkek, elleri titreyen..
beklentilerin gün ışığı gibi ötede
ve ben
bu yalnız
kimsenin geçmediği
durakta
hiç gelmeyecek o otobüsü bekliyordum senle
sense tüm bunlardan uzaksın artık
yağmurun sesi ya da
ellerim açıkken sana böylesine
görmezden geleceksin
hissetmeyeceksin
sana uzanan hikayemi..
o ıslak kaldırımlara yansıdığı gibi
gözyaşlarını sakladı yağmur
seni alırken benden
bilseydin..
ben..
ben senden daha çok kırılmış
daha yaralı, incinmiş
ürkek, elleri titreyen..
beklentilerin gün ışığı gibi ötede
ve ben
bu yalnız
kimsenin geçmediği
durakta
hiç gelmeyecek o otobüsü bekliyordum senle
sense tüm bunlardan uzaksın artık
yağmurun sesi ya da
ellerim açıkken sana böylesine
görmezden geleceksin
hissetmeyeceksin
sana uzanan hikayemi..
16 Mayıs 2008 Cuma
5taş
beş taş oynuyor ufak kız çocukları
beş taşın beşi bir yerde boyunlarına dolanıyor
benim misketlerim var
saydam bilyelerin içi boyalı
yeşil mavi kırmızı sarı
beş taşın beşi bir yerde hepsi aynı renklerde
kızlar beş taşın beşiyle oynuyor
benim ufak misketlerim var
misketlerim boyalı
sarı mavi yeşil siyah kırmızı
beş taşın beşi aynı renkte
ben bilyeleri vururken teker teker
ellerimle
beş taşın beşi bir yerde
öylece duruyor
bekliyorlar
benim yalnız misketlerime göre
onlar çok daha kalabalıklar.
beş taşın beşi bir yerde boyunlarına dolanıyor
benim misketlerim var
saydam bilyelerin içi boyalı
yeşil mavi kırmızı sarı
beş taşın beşi bir yerde hepsi aynı renklerde
kızlar beş taşın beşiyle oynuyor
benim ufak misketlerim var
misketlerim boyalı
sarı mavi yeşil siyah kırmızı
beş taşın beşi aynı renkte
ben bilyeleri vururken teker teker
ellerimle
beş taşın beşi bir yerde
öylece duruyor
bekliyorlar
benim yalnız misketlerime göre
onlar çok daha kalabalıklar.
15 Mayıs 2008 Perşembe
7 Mayıs 2008 Çarşamba
ne'den
yalnızlık varsa eğer
iliklerine kadar işlemiş,
derin altından terin gibi,
benliğin gibi var olmuş yalnızlık.
çöpten adamların kibirli çıkışlarına
aşık olan kadınlar varsa eğer,
ve eğer kaybolmuşsa yolu erdemin;
kölelik fikirler ve duygularla işlendiyse hayata,
sevgi çöp değerinde hayatın girdabında nesnelerle beraber
terk edildiyse bir köşeye..
ve yine topraktan elleriyle kazınmış,
binlerce insan, fark edemeden yaşamlarının değerlerini
ki o yaratıcı
ve gerçek yönetici.
ve sen kibirin içinde
başka kibirlerin kin çığlıklarına yöneliceksen;
gözlerimi kapamam gerekir insanların 'akıl' oyunlarına.
cesaret orda başlamalı;
taptığınız nefrette değil.
iliklerine kadar işlemiş,
derin altından terin gibi,
benliğin gibi var olmuş yalnızlık.
çöpten adamların kibirli çıkışlarına
aşık olan kadınlar varsa eğer,
ve eğer kaybolmuşsa yolu erdemin;
kölelik fikirler ve duygularla işlendiyse hayata,
sevgi çöp değerinde hayatın girdabında nesnelerle beraber
terk edildiyse bir köşeye..
ve yine topraktan elleriyle kazınmış,
binlerce insan, fark edemeden yaşamlarının değerlerini
ki o yaratıcı
ve gerçek yönetici.
ve sen kibirin içinde
başka kibirlerin kin çığlıklarına yöneliceksen;
gözlerimi kapamam gerekir insanların 'akıl' oyunlarına.
cesaret orda başlamalı;
taptığınız nefrette değil.
3 Mayıs 2008 Cumartesi
derginin sayfaları kuşe kağıda değildi hiç bir zaman düz sarı renkte bazen açık bazen koyu saman kokusu hakimdi sayfa aralarında. ben notaların uygun düzeni arasında kaybolma sevdalısıydım. zor algıladığım bir parçayı çalışma düzenime sokabilmek için oldukçada zorlanırdım. pendik şimdiki gibi yabancı değildi gözümde. istasyon caddesi önünde kalabalık anlamsızcada dizilmezdi. hatta eski belediye binası olanca griliğiyle dikilirdi çarşı içi parkının hemen köşesinde. ama benim çocukluk çağlarım kartalda kilitlenmişti. düzenli olarak her haftasonu amacımın ne olduğunu bilmeden bulurdum kendimi o dersanenin çatısı altında. sonra simit sarayı açıldı. ben ordakilerin fikirlerini yeni idrak edip tiksinmeye başladığım zamanlarda. zaten giriş kapısınada ismimi yanlış yazmışlardı; bu belkide beni en çok korktuğum onlara benzetilme şüphesinden şans eseride olsa kurtaran bir ayrıntıydı. dergi haftadan haftaya çıkardı benim pendik kartal minibüsleri yolculuğu öncesi uğradığım bayide genelde üstü siyah kaplı garip kitapçıkların yanına bırakılırdı. okuma sevdası böyle verilmemeliydi aslında insanlara. kendim yakın bulduklarımı okudum hep. amansızca büyümüş oyun sevdalarım. kimselerde o yaşta var olmuyacak derece dinlediğim müziğin geçmişini araştırmalarım. boşvermişliğime kadar devam eden tarifsiz iyi niyet sanrılarım. korkmadan bakmak lazımdı belkide ama ben o güruhun içindede göremiyordum kendimi. şimdiki gibi değildi kadıköy. taksim uzaktan el sallardı. ve sonraları ben taksimden nefret etmeye başladım. imkanları fazlaydı. bizimse ancak inebildiğimiz saçma sapan bir sahil şeridimiz vardı. rock satanistti ve siyah giyince sende öyle sayılırdın. kadıköy mittosu içinde büyüdüm ben. akmarın eski zamanları; dalgakıran; moda sahil şarkıları. çoğunu yaşayamadan. yaşadığım zamanda herşey ölmüştü zaten. kalan dergilerin sayfaları arasında. saman ve bazende kuşe kağıda.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)