24 Ocak 2012 Salı

bir kırmızı gezegen olurdu birbirimizle yalnızlığımız
sokakları, insanları,
çöp tenekesinde ki kedileri sürüklerdi peşinden
atmosferimize karışmış yerçekimi

18 Ocak 2012 Çarşamba

çocukluk anılarınız doğruldu yerinden. elinde tebeşirler vardı. o yeşile çalan kara tahtaya ufacık gönlünden gördüğü doğruları yazmıştı. oyun oynuyordu anılarınız o daracık sıralarda. sorumluluk sevdalıları koluna takarlardı bantları. sonra o bantlardan kurtulabilmek adına yaşarken ölü verdiler aniden. sisteme en yararlılar onlardı. ses çıkaran tahtaya yazılırdı. ama sizden farkları, tebeşiri çıplak elle tutabilmeleriydi yine de. sonra yaramazlık yapanlar vardı ve herşeyden uzak, ıssız bir köşeye çekilmişler. çocukluk anılarınız plastik tabancalardı. kalabalıkta herkes sizi kabullenmişken bağırmak kolaydı boşluklara.. varlıktan haberiniz yoktu; velev ki armağan etmişsiniz o bağıran ağızları dinleyen kulaklara. elinde tabancaları olanları büyüttünüz sonra plastik mermiler anılarınızda gitgide sertleşti. tv’de dövülenlere dövülmeyi hak gören yargılarla büyümüştünüz hayatta. sorgulamak olmazdı. çoğunluk haklıydı. sizde çoğunluktunuz zaten. kaybetmeye tahammülünüz yoktu oyunlarda. halbü ki kaybedebilmek öğretirdi insana. çocukluk anılarınız doğruldu yerinden, belli bir başlangıcı yoktu bu kirlenmişliğinizin suçlamak gerekse binlerce insan vardı belki de sırada. doğruldu yerinden belinde bir silah, sırtını sıvazlayan eldivenli elleriniz silahı doğrulttu bir ocak günü karanlığa. silah patladı, çocuk büyüdü, gazete örtülüydü, çocukluk anılarınız işkencede öldü.

12 Ocak 2012 Perşembe


bugün ilk kez tanışmış gibiyim seninle
gözüm seğiriyor
hep seğirdiği gibi konuştuğumda kendimle
kelimeler yabancılık çekmiyor senin uzak ülkende
çeşit çeşit hikayelerinden ejderhalı masalları seçiyorum
sonunda prensesleri kurtardığım
beyaz atım yok belki lakin kalkanım güçlüdür
gelse de yalnızlığının alevleri dünyanın çekirdeğinden
koruyabilirim seni sevgimle
bugün ilk kez tanışmış gibisin benimle
göğsün inip kalkıyor
gardım düşünce senin ürkekliğinde
yanarak düşüyorum ayakların dibine
göğsüm seğriyor

4 Ocak 2012 Çarşamba

kutup

birbirine zıt kutuplar gibiyiz
birimizde hayat var;
diğeri canlılığını kaybediyor sessizce
altı ay yalnızız birbirimizle
altı ay karanlık
buzdağlarımızın dibinde gemiler yatıyor
görünen kısmı bu
arkası soğuk ve kurak
gündüzleri eriyor parçalarımız
küresel bir yangının köşesinde
hala soğuk kanlılığımıza övgüler düzerek
eriyor uzaklığımız